beykozlum996 Tim Üye
Mesaj Sayısı : 45 Yaş : 28 Yer : Beykoz İş/Hobiler : İşim Gücüm Eğlence :) Lakap : Beykozlu King Karakter Haliniz : Rep Gücü : 299005086 Rep Puanı : 15 Kayıt tarihi : 21/03/09
Karakter Sayfası Ödülleri: Yok
| Konu: Forumbb FB Dergisi " Ağustos " | Nostalji: Semih Yuvakuran | Çarş. 5 Ağus. 2009 - 8:04 | |
| Semih Yuvakuran (1 Eylül 1963, Bursa)
1983-1984 sezonunun sonunda, dönemin Galatasaray teknik direktörü Tomislav İviç'in isteği üzerine Bursaspor'dan transfer edilmiş, karşılığında ise Bursa ekibine Yugoslav futbolcu Mirza Seydiç verilmiştir. Jupp Derwall'lı yılların vazgeçilmez sol beki oldu. Kayarak top almayı Alman hocadan öğrendi ve yıllarca bu hareketin en iyi uygulayıcısı oldu. Genelde 3 numaralı formayı giydi. Galatasaray'ın 1986-1987 sezonunun sonunda 14 yıl aradan sonra şampiyon olan efsane kadrosunda yer aldı. Sarı-kırmızılı ekibin Mustafa Denizli yönetiminde Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale çıkmasında da önemli rol oynadı. Bu arada A Milli Takımda da önemli bir oyuncu oldu. Ancak 1989-1990 sezonunun sonunda olaylı bir şekilde Fenerbahçe'ye transfer oldu. Sarı-lacivertli kulübün yöneticileri transferden geri dönüş olmasın diye Semih'i kaçırarak renklerine bağladı, tıpkı bir yıl önce Galatasaray'ın Fenerbahçe'li Hasan Vezir'i kaçırdığı gibi. Fakat Semih zorla değil, kendi isteğiyle kaçırıldı. O dönemdeki "futbolcu kaçırma modasına" uymuş oldu. Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye veya Fenerbahçe'den Galatasaray'a transfer olan futbolcuların çoğu, iki kulüpten birinde başarılı, diğerinde de başarısız oldu. Semih Yuvakuran da Galatasaray'da başarıdan başarıya koştuktan sonra geldiği Fenerbahçe'de benzer başarılar yakalayamadı, ve sarı-lacivertli takıma transferinden sonra bir daha milli olamadı. Fenerbahçe'de beş sezon forma giydikten sonra Edirnespor'da bir süre kiralık oynadı ve ardından futbolu bıraktı.
Sol bek olarak A Milli Takım formasını da uzun yıllar giyen Semih Yuvakuran, bir çok kez Türkiye’nin en yakışıklı futbolcusu seçildi. Rakip oyuncuya çift dalma hareketini futbol sahalarına kazandıran Semih, yıllarca konuşulan 1992 yılındaki Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde top çizgiyi geçti mi geçmedi mi tartışmalarının da bir numaralı kahramanıdır.
Kendisiyle yapılan bir röportajdan birkaç soru alıntı;
- Alıntı :
- -Önce Galatasaray’a ardından Fenerbahçe’ye transfer oldunuz?
Şimdi Fenerbahçe camiasına daha yakınsınız hangi takımı tutuyorsunuz? Hem Galatasaray hem Fenerbahçe’de oynadım, sonuçta futbolu Fenerbahçe’de bıraktım. Fenerbahçe kongre üyesi oldum yani Fenerbahçe’liyim. Tabi Galatasaray’da da güzel günlerim oldu ama ben Fenerbahçe taraftarıyım. Zaten camia olarak da Fenerbahçe’nin içindeyim.
-Sizin futbol oynadığınız dönemlerde futbolcu kaçırma modası vardı. Sizin de Fenerbahçe’ye olaylı bir transferiniz oldu. Florya-Aksaray-Kadıköy arası bir köşe kapmaca oynadığınız söylenir? Kaçırılıp da mı transfer oldunuz Fener’e? “Kaçırmak nedir, adamı isteksiz, gönülsüz götürmektir ama benim Fenerbahçe’ye kaçırılmam kendi isteğimle oldu. Nasıl kaçırdılar, tekrar Galatasaray’a dönmeyeyim diye kaçırdılar. Çünkü gazetelerde haberler çıkmaya başlamıştı ‘Semih Fener’de’ diye. Bunu duyan Galatasaraylı yöneticiler gelip aklımı çelebilirdi işte böyle bir durumdan çekinen Fenerbahçeli idareciler de beni kaçırdılar. O zamanki başkan Metin Aşık’ın sürat teknesine bindirdiler beni iki hafta ortadan kaybettiler. Nuri Bey diye biri vardı onun evine götürdüler, orada bir hafta kaldım çok sıkılmıştım, eşim vardı eşimi de getirmelerini istedim ancak izimizi bulurlar diye bu isteğimi geri çevirdiler. Sonra bir hafta da Fransız köyü vardı oraya gittik. Köyde de bir tane Türk yoktu yine çok sıkılmıştım. Daha o zaman transfer mevsimi başlamamıştı, transfer dönemine kadar iki hafta kaçak hayatı yaşadım.”
-Beşiktaş maçında Şifo Mehmet’in topunu çizgiden siz çıkarmıştınız. Top içerde miydi? dışarıda mı? “Yıllar geçti bu soruyu hala soruyorlar. 15 senelik olay geçen gün yine bir televizyondan aradılar, sordular orada da açıkladım, evet goldü, topu içerden çevirmiştim.”
-Peki gol olduğunu bile bile hakeme itiraz ettiniz mi? Yoksa diğer arkadaşlarınız itiraz ederken siz arada bir şey olmamış gibi mi davrandınız? “Ettik tabi, ortalık karışmıştı zaten, şampiyonluğa gidiyorduk, lider Beşiktaş’tı ve bizim yenmemiz gerekiyordu maç 2-1 üstünlüğümüzle devam ederken o pozisyon oldu, hem de maçın bitimine 2 dakika vardı. Hakem Ahmet Çakar golü verince, hep beraber, yedek kulübesi de dahil hakeme itiraz ettik. Hatta Çakar bana yıllar sonra ‘saçlarımı beyazlattın, madem pozisyonu gördün niye itiraf etmedin’ diye sorup durdu.” -Futbol oynadığınız dönemde Türkiye’nin en yakışıklı futbolcusu seçilmiştiniz.
-Meşhur İngiltere maçlarına da denk geldiniz. 8-0’lık Wembley’deki mağlubiyette siz de oynamıştınız? Nasıl bir maçtı o öyle? -“Ben o maçı hatırlamak bile istemiyorum hatta hala seneler geçmesine rağmen o maçın özet görüntülerini ancak 3. gole kadar izleyebiliyorum. Bir ay kendime gelememiştim o maçtan sonra. Tek hatırlamak istediğim şey bir çok futbolcuya nasip olmayan Wembley Stadında oynama şansını elde etmekti bir de soyunma odaları harikaydı. “
-Etkilendiğiniz pek çok oldu galiba Wembley’de? “Olmaz mı, muhteşem bir çim vardı, öyle çim o zaman Türkiye’de hiçbir statta yoktu. Sahaya çıktık bir baktım yanımızdan kamera yürüyor ‘bu ne ya’ dedik bir baktım benle birlikte kamera da geliyor meğer raylı sistem varmış kamera rayın üzerinde hareket ediyormuş. Tabi o zaman biz öyle bir teknolojiyi hayal bile edemiyorduk.”
-Bir çok efsane var o maçlarla ilgili. Görevli bir çocuğun skor tabelasını gol oldukça değiştirmekten yorulduğu söylenir. Bu doğru mu? Şimdi maçlarda öyle bir uygulama yok ama o zamanlar hem elektronik skorbord vardı hem de bir görevli gol oldukça eline iki tabela alıp sahayı boydan boya dolaşıyordu. Bizim İngiltere maçı başladı hemen ilk golü yedik, o görevli çocuk aldı eline 1-0 yazan tabelaları koşturmaya başladı, tam turunu bitiriyordu bir gol daha yedik. 15-20 dakika geçti çocuğun iflahı kesildi, biz habire gol yiyoruz o da tabelalarla koşturuyor, çocuk daha yolun yarısına gelmeden biz yine yiyoruz, maç falan seyrettirmedik çocuğa. Hatta dedik ki ‘lan birkaç gol daha yersek çocuk yere düşüp bayılacak.”
-Maç sonrası Wembley’de havuz, sauna seansı da olmuş galiba? “Ya maçtan çıkmışız bir girdik soyunma odasına süper, havuz falan var tabi daldık hemen bir güzel eğlendik hatta deve güreşi oynayanlar falan oldu, bağıranlar, parande atanlar, ortam iyidi yani. Tabi biz o zaman nerede soyunma odasında havuz bulacağız, hazır gelmişken Wembley’e tadını çıkardık.”
-Abdülkerim Durmaz 5-0’lık İngiltere maçında oynadığını, diğer iki maçı 8-0 kaybettiklerini dolayısıyla kendisinin ne kadar iyi bir defans oyuncusu olduğunu söylüyor… Sizce haklı mı? “Valla sallamış onlar 5 yediler ama bir kere bile rakip kaleye gidemediler, biz en azından 2-3 kez degajla megajla orta sahayı geçmiştik.”
-O maçla ilgili bir de Kaleci ile defansta oynayan Savaş arasında bir diyalog vardı. Kaleci topu kaçırıp, Savaşla çarpışmış nasıl bir diyalogtu o? “Sağdan bir orta geldi kaleci Lineker çıktı kafaya bizden de kaleci Fatih ile Savaş beraber topa yükseldiler, bir baktım ikisi de yerde. Fatih kendinden geçmiş ‘ah’ ‘ah’ diye sesler çıkarıyor, namaz kılar gibi yerde yatıyor. ‘Fatih ne oldu lan?’ diye sorduk bir saniye sonra hafif kafayı kaldırdı, Savaş’a döndü ‘abi top nerede, tutamadım mı?’ dedi. Savaş da ‘hangisini tuttun ki lan a…koy… yedik yine golü’ dedi. Zaten maç 7-0 olmuştu o golle, sinirden başladım gülmeye Allah’tan kamera falan çekmedi beni o sırada yoksa ‘manyak mı bu herif niye gülüyor’ derlerdi.”
Maç sonrası röportaj falan yapıldı mı sizinle? “Yok canım 8-0 yenilmişiz kim yapar röportaj. Hem yapsalar bile ne diyeceğiz, ‘benim hatam yoktu gollerde’ mi diyeceğiz, 8 tane yemişiz.”
-Sizin başka anlatacağınız komik anı var mı o maçla ilgili? “Maça giderken takım otobüsündeyiz arkamda kaleciler var Yaşar ile Fatih Uraz. Yaşar bir önceki İngiltere maçında 8 gol yemiş, bu maçta o yedek olacak Fatih oynayacak. Fatih de Yaşar’a soruyor ‘abi ya nasıl 8 gol yedin ya, ben olsam yemezdim 8 tane de yenir mi’ falan diyor. Yaşar da ona ‘büyük konuşma oğlum, , ben ne yapayım adamlar atıyor işte’ gibi şeyler söylüyor. Tabi ben bunların böyle konuştuklarını duydum ‘eyvah’ dedim içimden bu iki kova başlamışlar abuk sabuk 7-8 muhabbeti yapıyorlar başımıza bir şeyler gelecek kesin’ dedi. Nitekim maçı yine 8-0 kaybettik. Bir de maç bitti ertesi gün gazeteyi aldım elime,, arka sayfayı açtım simsiyah ‘cenaze dolayısıyla kapalıyız’ yazıyordu.”
-Peki Türkiye liglerindeki maceralar nelerdi? -Rıdvan’da, Beşiktaşlı Metin’de, bir de kaleci Yaşar abi de çok anılar vardır. Yaşar abi bir gün bir maçta Kemal Yıldırım ile karşı karşıya kalıyor, Kemal Yıldırım’a ‘ofsayt, hakem düdük çaldı, ofsayt verdi, duymadın mı’ diyor. Kemal de topu bırakıyor. Meğer ofsayt falan yok. Bir de milli maçta korner sırasında Yaşar abi, çıkıyor topa ‘benimmmm’ diye bağırdı, adam oradan geldi bir kafayı koydu gol oldu, biz Yaşar abiye baktık, cümlenin sonunu getirdi, ‘…değilllll.” | |
|